Güzellik - Kadın - Moda - Tasarım - Dekorasyon - Şiir - Hikaye - Sanat - Tarih - Ünlü Yazarlarımız - Kişisel Gelişim - Fotoğraf - İlginç Hobi - Elişi - Örgü - Amigurumi - Tatlı - Kurabiye - Çizim - Karikatür
Çizim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çizim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
14 Ekim 2010 Perşembe
26 Temmuz 2010 Pazartesi
Şanslı izleyici :)
Eveeeet... Sorumuzu doğru yanıtlayan çikolata ağacı 'nı tebrik ediyoruz.
Kendisi için hazırladığımız 3 boyutlu Sünger Bob sinema biletini alkışlarla armağan ediyoruz.
İyi seyirler !... :)
4 Mayıs 2009 Pazartesi
İkinci Çocuklar Daha İsyankar Oluyor..
Child Development dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, genelde ilk doğan çocuk daha uyumlu ve boyun eğen bir mizaca, ikinci çocuk daha bağımsız bir kişiliğe sahip oluyor.
Yeni araştırmanın, "kuşaklar boyunca ebeveynlerin bu yoldaki gözlemlerine" ve doğum sırasının, "çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli bir rolünün bulunduğu düşüncesine" yeni kanıtlar sağladığı belirtildi.
Pennsylvania Devlet Üniversitesi, Hawaii Üniversitesi ve Purdue Üniversitesindeki araştırmacılar, ABD’de 7-19 yaş arası 364 çocuk ve genç ile bunların aileleri arasında yaptıkları araştırmada; çocuk ve ebeveynleriyle görüştüler, çocuklardan okul dışındaki faaliyetleriyle ilgili günlük tutmalarını istediler ve testosteron hormonu testi yaptılar.
Araştırma sonucunda, ikinci çocukların ergenlik dönemlerinde daha maceracı ve bağımsız oldukları, ilk doğanlarda ise bu yönde bir değişim görülmediği, bu çocukların daha muhafazakar oldukları belirlendi.
-DEVRİMCİLER İKİNCİ ÇOCUKLAR ARASINDAN ÇIKIYOR-
Doğum sırasının kişilik üzerindeki etkisi konusundaki ilk ciddi araştırma, 19. yüzyılda, psikiyatrist Alfred Adler tarafından yapılmıştı. Adler, ikincinin gelmesiyle birinci çocuğun "tahtından indirildiğini" öne sürmüştü.
Daha önce yapılan başka bazı araştırmalar da muhafazakar siyasi liderlerin ilk doğanlar, isyancı ve devrimcilerin ise ikinci çocuklar arasından çıkma ihtimallerinin daha fazla olduğunu iddia etmişti.
-KIZLARLA VAKİT GEÇİRMEK FAYDALI-
Araştırmada ayrıca, kız ve erkek çocukların hayata aynı kişilik özellikleriyle başlamalarına rağmen, erkek çocukların ergenlik yaşlarına geldiklerinde daha soğuk ve daha az hassas hale geldikleri kaydedildi.
Kız ve erkek çocukların kişiliklerindeki değişimin, nasıl vakit geçirdikleriyle de ilintili olduğunun belirlendiği araştırmada, gerek kız, gerekse erkek çocukların kızlarla vakit geçirmelerinin, erkeklerle vakit geçirmelerine oranla daha fazla yarar sağladığının görüldüğü belirtildi. Buna göre, kızlarla arkadaşlık eden erkek ve kız çocukları daha bağımsız ve maceracı bir kişilik geliştiriyor.
Kızlarla daha fazla vakit geçiren kız çocukları daha feminen, erkeklerle daha fazla vakit geçiren erkek çocuklar ise daha erkeksi özellikler geliştiriyor.
Pasific Luhheran Üniversitesi ile Michigan Üniversitesinin 5-18 yaş arasındaki 450 çocukla yaptığı bir başka araştırmada, küçük kızların erkekleri "farklı bir tür" olarak gördüklerini, erkek çocukların da kızları "kedinin köpekten farklı olduğu kadar" kendilerine yabancı saydıkları saptadı.
Bunun, çocukların karşı cinsle oynama isteksizliğine açıklama getirebileceği belirtiliyor.
1 Mayıs 2009 Cuma
O Sensin İşte..
Hecelerken beni
Dökülmesin gözyaşı akarsuyun renginde
Ağlamak değil bedeli aşkın
Bulutlar bulur rengini
Gölgesi yalnızlık
Çatlak dudaklarında toprak
Suyun özlemi içinde
Akşam alacası kızıllık
Çökmüşse şehrin üstüne
Bulmak isterse kendine yer
Yerin ne önemi var iste yeter
Gülen gözlerine perde takılır
Karanlığa mahkum eder seni
Işığa, sevginin sıcaklığından yoksun
Mahkum olursun narçiçeği
O duyguları sen hissettirdin bana
Yoksa böyle olmazdı gökyüzünün rengi
Güneş karanlık doğardı sevgisiz
Hangi yıldızda bulacak kendini yüreğimdeki ses
Titreyen sesimdeki cesaret
Bir senfoni gibi girdin uykularıma
Takıldım kaldım bir türkünün ezgisine
Bahar sabahında gördüğüm cemre
Öyle berrak, öyle pırıltılı, öyle aydınlıktın ki
Kıskandı tüm yapraklar varlığını
Kırmaksa zincirleri güzelliğine tutunmak
Ölmek varsa bu uğurda, bırakmam seni asla
Okyanus gözlerinin içinde razıyım mahpus olmaya
Umut varlığındır,
İçimdeki dünya güneş , çiçek, su dolar içime
Zenginleşir, büyür yüreğim her şeyinle
O sensin işte…
Ahmet Çolak
29 Nisan 2009 Çarşamba
Gülümser Çocuklugum...
Merhaba!
Ben geldiiim :)
5 günlük İzmir-Bursa tatili (kardeşimin yemin töreni) dolayısıyla bloğuma pek uğrayamadım.. Evet kardeşimin, o küçücük paşamızın asker olduğunu görmek beni çok duygulandırdı.. Aklıma hep küçüklük hallerimiz, şakalaşmalarımız, yaramazlıklarımız, oyunlarımız geldi, duygulandım. Şimdi ise askerlik yaşına geldiğini, tığ gibi delikanlı olduğunu görünce yılların ne kadar çabuk geçtiğini daha iyi anlıyorum..
Sizlerle bir çocukluk şiiri paylaşıcam, keyifli okumalar dilerim :)
Yikanan kizlarla sikir sikir;
Tatli sularda sazlarin ötesinden...
Sarisin ve bin bir gamze içinden,
Gülümser çocuklugum.
Demlenir çocuklugum;
Kara kömür sobalarin bögründe...
Buz ve bugu tutmus ince camlarin,
Üzerine hayatin ilk imzasi atilmis,
Arap kizlarinin camdan baktigi,
Yazilardan göz yasinin aktigi,
Küçük sicak odalarin dibinde,
Kara kömür sobalarin bögründe,
Demlenir çocuklugum...
Ürperir çocuklugum;
Tas atan sapanlardan,
Kamçili yaylilardan,
Kopkoyu kapkara uçurumlardan;
Haykirir gelecek çaglara dogru...
Iri yanaklarina gölgeler düser,
Ürperir çocuklugum...
Yorulur çocuklugum;
Bahçeler boyunca pedal çevirir,
Dag kokusu yüklü sulara atlar,
Kana kana içer, baliklarla yüzer.
Çaglayanlar ile kahkaha atar!
Küçük kizlara siirler derer!
Kan portakali: dogar ve batar!
Yorulur çocuklugum...
Uyuklar çocuklugum...
Yorgunlukla duasini unutmaz:
'Bismillahi birsin! ve daima nursun!
Bin bir atli kapimda dursun!
Düsmanlarim öte gitsin
Meleklerim beri gelsin! '
Bin bir atliyi görür, güvenir,
Uyuklar çocuklugum.
Hislenir çocuklugum!
Uzaklarda kalmis köylere dogru,
Derinden derine gögüs geçirir;
Tanik bulundugu asklari anar,
Daglar koyagindaki kudurmus yesilleri...
Çürümüs bir saman kokusu gelir,
Civil civil dere yataklarindan...
Kekik ve sevdayi tasiyan rüzgar,
Beni nerde olsa, bulur mu bulur!
Ala geyik gibi süzülür zaman,
Seyrek meselerin araligindan...
Hislenir çocuklugum.
Üzülür çocuklugum....
Sögütlerin akan suya degdigi,
Günesin hep tarlalardan dogdugu,
O beldede, çocukluguna dalar,
Yagmur bosanir hatiralara,
Ugradigi haksizliklari anar...
Bosa geçen zamanlarina yanar,
Üzülür çocuklugum...
Bölünür çocuklugum!
Sokaklara, uzak, yakin illere...
Bilgisiz, kitapsiz, sevgisiz küçüklere...
Çocuklugum bütün çocuklar olur!
Dermansiz körpeler sararir issizlikta,
Mezarliklar çocuk dolar.
Gönlümde kahkaha ve feryat donar!
Bölünür çocuklugum...
Orhan Seyfi Sirin
31 Mart 2009 Salı
Dünya'nın Bütün Çiçekleri
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
CEYHUN ATUF KANSU
İlkokulda bu şiiri 6 arkadaş okumuştuk.... Ahh ahh... Ne heyecanlı bir gündü... :)
Pencere
pencerem
boş bahçesine bakar gri bir lisenin
içimde servislere dağılır çocuklar
ve yürüyerek bitirir okulu
küçük esnafın çilli çocukları
pencerem on yıl öncesine bakar
müfredat dışı sevmeler içindir
lise yılları veya kötü şarkılar
ne zaman ıslak bir aşk düşünsem
içime saçların düşer
bir iç'e bir saç nasıl düşer bilmem
bilsem zaten şiir yazmam
açık konuşma benimle
penceredeyim
ağzında gevele sözcükleri
söz sanatlarından devşir gülmelerini
yalnızım,
cenderedeyim…
pencerem ağzıma bakar
ne zaman karlı bir akşam düşünsem
içime kırağın düşer
bir iç'e bir kırağı nasıl düşer bilmem
bilsem zaten şiir yazmam
suda yürüyebiliyordum bir aralık
her faninin kendi mucizesi vardır
kendini şaşırtır en azından,
herkes biraz elçisidir tanrının
ne zaman ölümcül bir aşk düşünsem
içime allahın düşer
bir iç'e bir allah nasıl düşer bilmem
bilsem zaten şiir yazmam…
boş bahçesine bakar gri bir lisenin
içimde servislere dağılır çocuklar
ve yürüyerek bitirir okulu
küçük esnafın çilli çocukları
pencerem on yıl öncesine bakar
müfredat dışı sevmeler içindir
lise yılları veya kötü şarkılar
ne zaman ıslak bir aşk düşünsem
içime saçların düşer
bir iç'e bir saç nasıl düşer bilmem
bilsem zaten şiir yazmam
açık konuşma benimle
penceredeyim
ağzında gevele sözcükleri
söz sanatlarından devşir gülmelerini
yalnızım,
cenderedeyim…
pencerem ağzıma bakar
ne zaman karlı bir akşam düşünsem
içime kırağın düşer
bir iç'e bir kırağı nasıl düşer bilmem
bilsem zaten şiir yazmam
suda yürüyebiliyordum bir aralık
her faninin kendi mucizesi vardır
kendini şaşırtır en azından,
herkes biraz elçisidir tanrının
ne zaman ölümcül bir aşk düşünsem
içime allahın düşer
bir iç'e bir allah nasıl düşer bilmem
bilsem zaten şiir yazmam…
Yılmaz Erdoğan
Bahar Şiiri
Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini
Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi
Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyliyelim bir ağızdan
Ataol Behramoğlu
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini
Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi
Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyliyelim bir ağızdan
Ataol Behramoğlu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)